İki işçi ormanda kesecekleri her ağaç başına ücret alma koşuluyla bir firmayla anlaşarak çalışmaya başlarlar. Biri ormana sabah erken gider, akşam geç dönerdi. Öbür adam da sabah geç gider, uygun zamanda dinlenir ve akşamda evine öbür adamdan erken dönerdi.
Bir hafta sonra kesilen ağaçlara bakıldığı zaman ormanda kahvaltısını yapıp, yeri geldiği zaman dinlenen, akşamda evine erken gelen adamın diğer adamdan çok daha fazla ağaç kesildiği görülür. Bunu gören öbür adam dayanamayarak:
“Nasıl olur, ben senden ormana çok erken gidiyorum, hiç dinlenmeden sürekli ağaç kesiyorum ve senden sonra eve dönüyorum yine sen benden çok fazla ağaç kesiyorsun” der.
Bunu duyan diğer adamda gayet soğukkanlı bir şekilde:
“Evet, ben senden ormana geç gidiyorum ve eve senden erken dönüyorum. Sen dinlenmeden sürekli ağaç keserken ben oturup dinlenme aralarında oturup baltamı biliyordum. Biliyorsun keskin baltayla, daha az çabayla daha çok ağaç kesilir.” der.
Bizi Avrupa ülkelerinden geri bırakan, muasır medeniyetler seviyesine çıkarmayan sebebin öğrenmeyi öğrenememekten kaynaklandığını düşünüyorum. Bizler batılı devletlerden daha çalışkan ve gayretli olduğumuz halde onların gerisindeyiz. Çünkü zekâmızı planlı ve mantıklı bir şekilde kullanmak yerine kara düzen dediğim babadan görme şekliyle devam ettirdiğimizden, zaman ve enerji kaybediyoruz.
Alvin Tofler: “Yirmi birinci yüzyılın cahilleri okuma yazma bilmeyenler değil, öğrenmeyi öğrenemeyenler olacaktır.” demektedir.
Her öğrenci ders çalışır ama teşekkür takdir almaz. İmkânı olan herkes esnaf olabilir; ama satışı artıracak püf noktaları bilemez.
Herkes ziraatçı da olabilir; ama herkes bağ bahçeden istenilen şekilde ürün kaldıramaz. Sonuçta herkes her şey olabilir; ama herkes işin ehli olamaz. İşin ehli olmak için de öğrenmeyi öğrenmek gerekir.
Her işin kendine göre kuralı vardır. Onun için her kuralı her şeye uygulamak zaman ve enerji kaybına sebep olacaktır. Amaç yapılacak işte en kısa zamanda en fazla nasıl verim alabilirim olmalıdır.
Devletlerin olduğu gibi her işinde kendine göre kanunu vardır. Kanunu bilinmeden yapılacak işte deneme ve yanılma yöntemi uygulanacağı için bu da emek ve zaman kaybına sebep olacaktır. Deneme yanılma yöntemi yerine öğrenmeyi öğrenmekle yapılmalıdır.
Nedir Bu Öğrenmeyi Öğrenmek?
“Hikmet ve ilim müminin yitik malıdır, onu nerede bulursa alır." (Tirmizî, İlm, 19) buyurur Sevgili Peygamberimiz (s.a.v).
“Nasıl çalışması gerektiğini bilmek, öğrenmeyi öğrenmektir. Bence bu, bir insanın kendi kendine verebileceği en güzel hediyedir.” der Ron Fry.
“Metotlu çalışma” der A. Fuat Başgil hocamız öğrenmeyi öğrenmeğe.
Konfüçyüs’ün: “Yoksul bir gence gerçekten yardım etmek istiyorsanız ona balık tutup vermeyin, balık tutmasını öğretin. Balık vererek bir öğün, balık tutmasını öğreterek bir ömür boyu karnını doyurabilirsiniz” demiştir.
Konfüçyüs’ün dediği gibi başta kendimiz olmak üzere amacımız; çocuklarımızın, emrimizde çalışan işçilerimizin, yanımızda çalışan memurların karnını doyurmak olmamalıdır. Amacımız Konfüçyüs’ün balık tutmasını öğretmek dediği, sizin işin püf noktası dediğiniz ve bizim de öğrenmeyi öğretmek olmalıdır.
Sonuç olarak öğrenmeyi öğrenerek yapılacak her işte bir plan dâhilinde nerede; ne zaman ve nasıl yapılacağını bilmektir.